YENİ NESIL PAYLASIM SITESI - ÇANAKKALE
  Ana Sayfa
  Bilgi Yarışması
  Sinir Etme Oyunu
  UYDUDAN GORUNTU
  KOMİK YAZILAR
  ŞİİR
  BİLMECELER
  GÜNLÜK BURCLAR
  GEREKLİ SİTELER
  GÜNCEL SINAV SONUCLARI
  Kısa MSJ ve SMS
  PROGRAM İNDİR
  KLİP TV
  GÖLGELER
  1001 Güzel Sözler
  AVATARLAR
  <<<<<< Sesli Siirler >>>>>>
  ♥ Özlü Sözler♥
  SLAYTLAR
  Flash Şiirler
  ...:::ESİNTİLER:::...
  MSN ADABI
  Aşkta 99 Öğüt
  Eğitim Haberleri
  OTOMOBİL VİDEOLARI
  Bunları Biliyormuydunuz??
  ÖYKÜLER
  MÜZİK NEDİR?
  ..:::GİFLER:::..
  ARKA PLANLAR
  MÜZİK SAYFASI
  HİKAYELER
  SİHİRLİ OLAYLAR
  RESİMLER 2
  YENİ İFADELER
  SİNEMA HABER
  GÖZ YANILMALARI
  HTML KODLAR
  SÜPER KODLAR
  SÜPER KODLAR 2
  RESİMLİ AŞK ŞİİRLERİ
  BEST FM
  Varmısın ? Yokmusun? OYUNU
  Online Fİlm İzleme
  ...:::>>CHAT<<:::...
  HAVA DURUMU
  Komik sEsLeR
  ÇANAKKALE
  OSMANLI DÖNEMİ
  ANKETLER
  İLGİNÇ SİMLİ GİFLER
  EĞLENCE
  ASP SQL İnjection

Çanakkale

Çanakkale,
Zaferlerin son âbidesi
Çanakkale,
Türk’ün gürleyen sesi.

Çanakkale,
Şahlanan mayam
Çanakkale,
Sürülerle yamyam

Çanakkale,
Oluk oluk kan
Çanakkale,
Can, can, can.

Çanakkale,
Ölüme davet
Çanakkale,
Parça parça et

Çanakkale,
Er meydanı
Çanakkale,
İnsanlığı tanı

Çanakkale,
Mermisiz dipçik
Çanakkale,
Sadece Mehmetçik

Çanakkale,
Er oğlu erler
Çanakkale,
Ölüme çağıran siperler

Çanakkale,
Ağaran sabah
Çanakkale,
“Allah! Allah! ”

Çanakkale,
Geçilen Sırat
Çanakkale,
Kurtuluşa berat

Çanakkale,
Küfre kale
Çanakkale,
Tevhîd ile

Çanakkale,
Dillerde tekbîr
Çanakkale,
Allah biir.

Çanakkale,
Düşmana çekilen set
Çanakkale
En görkemli şehadet.

(Bir Yüreğin Türküleri'nden)
(Mayıs, 2001)

İhsan Kurt

 

 

--------------------------------------------------------------------------------------------

 

 

 

Çanakkale Şehitleri

Gök kubbe altında ne müthişti harp,
Destan sende pişti, hey Çanakkale!
Nuh tufanı sanki! Semirmişti garp,
Yahya Çavuş Coştu hey Çanakkale!

Şahlanmıştı ceddim, batıl Hak gördü,
Kükredi Seyidim, bir koca ordu,
Ya Allah! Deyince sırtına vurdu,
Gör Akdeniz taştı, hey Çanakkale!

Ya İstiklal şarkım, bestesi ölüm,
Cihad-ı Ekber hey! Vuslattır gülüm,
Yezitleşti Churchill bitmişti zalim,
Ruhum destanlaştı hey Çanakkale!

Malazgirt şahlandı Çanakkale’de,
Alparslan canlandı Çanakkale’de,
Bir devir sonlandı Çanakkale’de,
Mehmet Aslanlaştı, hey Çanakkale!

Son kozuydu garbın iğrençti karar,
Ne istiyor Anzak, Yunan ne arar,
Torun gelmiş garptan dedeyi sorar,
Sordu torun şaştı, hey Çanakkale!

Ben Haçlıya değil bize şaşarım,
Maziyle kavgalı soysuz taşırım,
Ben Çanakkale ben! Senle yaşarım,
Görev kime düştü, hey Çanakkale!

Satılmış kalemler satarlar her gün,
Şehit Çanakkale! Şehitler sürgün!
Bu devran dönecek elbette bir gün,
Tekbirler ağlaştı, hey Çanakkale!

Hey Çanakkale hey! Yiğit diyarı,
Sen ulu davanın son yadigarı,
Yedi düvel sardı ulu çınarı
Yatanlar gardaştı, hey! Çanakkale.

 

 

----------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

 

Çanakkale Gelibolu

Çanakkale Gelibolu,
Şehit dolu sağı solu,
Dört kıtaya nam salmıştır,
Türkün yiğit öncü kolu.

Çanakkale Çanakkale,
Şanla Dolu Çanakkale,
Bütün Dünya' ya nam Saldın,
Atatürk'le Çanakkale.

Toprağında kan bulursun,
Gezip görüp can bulursun,
Dört dünyaya nam saldılar,
Şehit gazi selam olsun.

Anlatmaya dil çaresiz,
Aşk olurmu hiç yaresiz,
Dünyaya meydan okunan,
Conk dururmu hiç paresiz.

Anafarta ayaklandı,
Kapıları dayaklandı,
Şaşa kaldı koca dünya,
Şehit gazi ayaklandı.

Ümüt Güngör

-----------------------------------------------------------------

Çanakkale Türküsü

 

Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Of gençliğim eyvah!

Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyorum düşmana karşı
Of gençliğim eyvah!

Çanakkale içinde bir dolu testi
Analar babalar ümidi kesti
Of gençliğim eyvah!

Çanakkale içinde sıra sıra selviler
Yüzbaşılar oturmuş asker öğütler
Of gençliğim eyvah!

 

 

 

 

 

 

 

-------------------------------------------

 

 

 

 

 

----------------------------------------------

 

 

BİR YOLCUYA


( Bu şiir Gelibolu yamaçlarında yazıldı.)

Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet'in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed'in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanının akıttığı yerdir.

Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti
Yaptığı bu tümsek, amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

Necmettin Halil ONAN

---------------------------------------

 

ÇANAKKALE DESTANI

Yıl 1915

18'indeyiz Martın.

Kendine gel biraz!

Pek tekin değildi Çanakkale'nin suyu,

Geçilmez bu boğaz...

Geçilmez bu boğaz...

Bizi

Ne topun yıldırır,

Ne kurşunun.

Çünkü artık

Başladı cengimiz.

Er meydanında bulunmaz dengimiz...

Sen misin Mustafa Kemal'im ileri diyen?

İşte fırladık siperden.

Sırtına yüklenmiş kahraman

Seyit 276 kiloluk mermiyi,

Koşuyor bataryasına ateşler içinden.

Bu mermi denizlere gömecek Elizabet'i Buvet'i...

Yanıyor bugün Anafartalar yanıyor,

Denizler yanıyor,

Dağlar yanıyor.

Zafer bizimdir artık

Düşman zırhlıları batıyor...

Türk'üm,

Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere.

Bir karış toprak uğruna

Kimimiz şehit oluruz.

Kimimiz gazi.

Hiç değişmez bu yazı.

Dünyada her yer geçilir belki

Lâkin geçilmez Çanakkale Boğazı..

Fahri ERSAVAŞ

 

-----------------------

 

ÇANAKKALE SAVAŞI

Gülmeyiniz ey düşmanlar,

Çanakkale geçilemez.

Bekler nice kahramanlar,

Çanakkale geçilemez.

Filo, filoya dayansa,

Yerler bomba ile yansa,

Siperler kana boyansa,

Çanakkale geçilemez.

On Sekiz Mart Zaferi’ni,

Herkes tanır Türk erini,

Ölür de vermez yerini,

Çanakkale geçilemez.

Türk’ün göğsü, Türk’ün kolu,

İman ile kuvvet dolu,

Aslan yurdu Gelibolu,

Çanakkale geçilemez.

Akan kanlar dönse sele,

Conkbayır’

Dünya kopup gelse bile,

Çanakkale geçilemez.

Birçok milletin askeri,

Yenilerek kaçtı geri,

Anladılar Türk’ün yeri

Çanakkale geçilemez.

ı geçmez ele,

Ali Osman ATAK

-----------------------------

 

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer

Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,

Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.

Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...

Hani tauna da zuldür bu rezil istila...

Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,

Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;

Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,

Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...

Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,

Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,

Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer

O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,

Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,

Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?

Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,

Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;

Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi;

“O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi.

Asım’

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i...

Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?

“Gömelim gel seni tarihe”desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...

Seni ancak ebediyetler eder istiab.

“Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;

Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;

Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;

Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...

Sen ki, İslam’

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,

Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

MEHMET AKİF ERSOY

---------------------------

 

ZAFER TÜRKÜSÜ

Yaşamaz ölümü göze almayan,

Zafer, göz yummadan koşana gider.

Bayrağa kanının alı çalmayan,

Gözyaşı boşana boşana gider!

Kazanmak istersen sen de zaferi,

Gürleyen sesinle doldur gökleri,

Zafer dedikleri kahraman peri,

Susandan kaçar da coşana gider.

Bu yolda herkes bir, ey delikanlı,

Diriler şerefli, ölüler şanlı!

Yurt için dövüşen başı dumanlı,

Her zaman bu şandan, o şana gider.

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL

---------------------------------

 

 

:::....CEPHEDEN MEKTUPLAR:::....

Mustafa Kemal ( Cepheden son Mektup )

Mustafa Kemal , 2 Temmuz 1915 yılında Arıburnu’ndan Madam Corinne’ye yazdığı mektupta şöyle der :

Aziz Madam ,

Karargahımın katiplerinden Hulki Efendi’nin İstanbul’a seyehatinden faydalanarak size bu mektubu yazıyorum. Birkaç gün evvel içinde latife sözleri bulacağınız bir kartpostal yollamıştım. Burada hayat , o kadar sakin değil. Gece gündüz hergün çeşitli toplardan atılan şarapneller ve diğer mermiler başlarımızın üstünde patlamaktan hali kalmıyor. Kurşunlar vızıldıyor ve bomba gürültüleri toplarınkine karışıyor . Gerçekten bir cehennem hayatı yaşıyoruz. Çok şükür , askerlerim pek cesur ve düşmandan daha mukavemetlidirler. Bundan başka hususi inançları , çok defa ölüme sevk eden emirlerimi yerine getirmelerini çok kolaylaştırıyor. Filhakika onlara göre iki semavi netice mümkün , Ya gazi veya şehit olmak. Bu sonuncusu nedir bilirmisiniz ? Dos doğru cennete gitmek. Orada Allah'ın en güzel kadınları , hurileri onları karşılayacak ve ebediyen onların arzusuna tabi olacaklar. Yüce saadet. Sizin mantıki nasihatlerinizi bekleyen şimdiki hadiseler yüzünden kazandığım sert karakteri yumuşatacak romanları etüd etmeye ve böylece ümit ederim ki , hayatın bu hoş ve iyi taraflarını hissedecek hale gelmeye karar verdim. (. . . )

Adres : Miralay Mustafa Kemal , 19. Fırka Kumandanı , Maydos

Yahut : Miralay Mustafa Kemal , Arıburnu Maydos. Bu daha emin.

 

 

 

--------------------------------------------------------------------------------------------------

 

Üsteğmen Zahid'in Vasiyeti

"Bu günlerde her zamankinden daha önemli muharebelere gireceğiz. Bilirsin , her muharebeye giren ölmez. Fakat eğer ben ölürsem sakın gam yeme... Beni ve seni yaratan Allah bizi nasıl dünyada birbirimize nasib etti ise , benden şehitlik rütbesini esirgemediği taktirde , elbette , ruhlarımızı da birbirine kavuşturur. Vatan yolunda şehit olursam bana ne mutlu. Ancak , sana bir vasiyetim var :

Birincisi benim için kat’iyyen ağlama...

İkincisi, eşyamın listesi ilişikte. Bunları sat , ele geçecek paradan "mihr-i muaccel" ve "mihr-i müeccel" ini al , üst tarafı ile bana bir mevlüt okut. Eğer bunlar sana borcumu ödemezse hakkını helal et ve ilk gece aramızda geçen sözü unutma..."

Ayrıca mektubun içinden kırmızı kordelaya bağlı bir de saç demeti çıkar. Saçın tazeliği bunun mini mini bir yavrunun başından kesilmiş olduğunu göstermektedir.

İşte o zaman herkes Zahid’in evli olduğunu ve Nadide isminde de bir yavrusunun varlığını öğrenir. Çünkü Zahid Üsteğmen cepheye gelirken arkasında evlad ü iyal düşüncesini de bırakmıştır. Ve savaş boyunca ne izin isteyerek evine gitmeyi düşünmüş ne de o konuda iki çift laf etmiştir.

Zahid , 9 Ocak 1916’da şehit olur.

Gümüşhane' nin Şiran ilçesinden Üsteğmen Zahid , Aziziye ilçesinin Kılıç Mehmet Bey köyünden Ahmet Efendi’nin kızı, eşi Hanife Hanım'a yazdığı ve vasiyetini bildirdiği mektubunu şu cümle ile bitirir :

“Bu vasiyetimi aldığınız zaman yüksek sesle ağlamanıza razı değilim.”

 

 

------------------------------------------------------------

 

 

 

 

 

 

 

ßY.Mustafa

 

www.yeninesiltasarim.tr.gg

www.yeninesilpaylasim.tr.gg

 

Not=Hepsi Farklı YerLErden Alınmıştır!!

 

 

 

 

 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol